Türkiye'de bir uzaylı
Olan olayları çok fazla anlayamadığım, teoriler üretemediğim, altta yatan derinliklere ulaşamadığım doğrudur. Gerçek şu ki çoğumuz itiraf edemese bile “gerçek” bilmediğimiz ve belki de asla bilemeyeceğimiz değişkenlerle sürekli değişen bir durumdur.
Politikayla hiçbir zaman anlaşmadığımız, daha doğrusu kendisini anlayamadığım için seviyeli bir ilişki sürdürdüğümüz de doğrudur… Fakat ben bu ülkeye 10 yaşında geldim. 10 yaşıma kadar annemin çabalarına rağmen bu dil ve kültürden oldukça -fersahlarca- uzaktım. Kardeşlerimle birlikte bu yapboz bilmecesi ülkeye alışmaya çalıştık. Her birimiz farklı şekilde ifade etti kendini. Belki içe dönük yapım da etkili oldu ama kendimi derslere ve başarıya odakladım. Ve adapte olmaya… Bu savaş öyle çetindi ki üniversite yıllarına kadar ülkenin sorunlarından, yönetiminden, siyasi yapısından habersizdim. Ve çok zor bir süreçti. Ama bu süreç doksanlarda yaşandı. Geldiğim ülkede birçok milletten gelmiş insan bir yere toplanmış ve “Avustralya”lı algısını oluşturmuşlardı. Ve Türkiye’ye geldiğimizde sudan çıkmış balık veya Sting’İn dediği gibi “Legal Alien” konumunda dile, insanlara, kültüre, eğitim müfredatına, yaşam şekline, sınırlanmış özgürlüklere alışmakta epeyce zorlandık. Fakat başardık; çünkü Türkiye de “Türkiye”li algısını taşıyan bir ülkeydi. Seven herkes için memleketti, ve çoğu insan kalp temizliğinle yetinirdi seni kabullenmek için.
Evet doğrudur, ben hümanistim. Öyle doğdum, öyle öleceğim. Cuma günü yaşanan olaylarda kalkışılamamasına çok sevindim ama çok da umutsuzlaştım. Bir tehdit yaşandıysa bu hepimizin tehdidiydi ve bunu böyle algılamak yerine bölündük. Birbirimizi kırdık, dövdük, öldürdük. Beni bütün farklılıklarımla kabul eden ülkeye ne oldu? Üniversite yıllarımda Anadolu’nun farklı şehirlerinde geçirdiğim zamanlarda her kesimden ve gönülden arkadaşım ve dostum oldu. O ülkeye ne oldu? Listemden birisi yazmış “sonuna kadar idam, herkesin cezasını çekmeli” diye… İdam mı? İnsan öldürmek en büyük suç ve günah olabilir ama kanımca insanı öldürmekten beter eden suçlar da var ki bunlar dahi idam edilemez. Dini dayanak aldığını savunanlar; dinde Allahın verdiği canı almak günah değil midir? İnsanlığa sığınanlar; idamı istemek hangi insani duyguyla örtüşür? Çok başarısız bir ırk değil miyiz? Bunca yıldır yaşadık, okuduk, öğrendik, keşfettik, düzenler, sistemler, birlikler kurduk… Ne için? İdama dönmek için mi? Bunca yıllık çabamız ruhumuzun savaşı boşa mıydı? Yine toprak, güç ve paranın kölesi olarak güçlü olanın güçsüz öldürdüğü bir yaşamı mı istiyoruz? Acaba insanlık olarak ruhumuz hiç evrilmedi mi? Hep böyleydik, süslerle gizledik mi?
Canım Türkiye’m ben seni çok sevdim, sen de beni kabullendin, bağrına bastın ve ayırmadan sevdin. Şimdi sorun sende değil bende, değişen sen değilsin benim, biraz zamana ihtiyacım var, ciddi bir ilişkiyi yeni bitirdim… Çeşitli klişe kalıplarla seni kırmadan uzaklaştırmak istiyorum ama elimde değil; çünkü Türkiye’m sen çok değiştin!!!
Bunu en iyi anlayabilecek insanlardan biri benim; ben bu dili, dini, kültürü bilmez ve anlamaz iken bile çok daha özgür, rahat ve memleketimde hissediyordum kendimi, şimdi aradan 23 yıl geçti ve artık o rahatlığım yok. Artık hiç kimse kendini evinde gibi hissetmiyor bu ülkede…
Facebook Yorumları
Yorumlar (3)
"Meh ".deriz ya...oyle artik hep...mehh...
19.07.2016 18:04Eline yüreğine sağlık, teşekkürler Yeliz'ciğim..<3
20.07.2016 08:50Eline yüreğine sağlık, teşekkürler Yeliz'ciğim..<3
20.07.2016 08:53