O çuval (2002)
2002 YILI
O ÇUVAL
-“Hanımlar, beyler… Bu fırsat kaçmaz, bir daha bu fiyata bulamazsınız, demedi demeyin, aşkta promosyon var, pahalıya gitmeyin,gelin… gelin, aşkta promosyon var!”
Bir grup kadın vardı, önlere geçebilmek için kapışıyorlardı, bir tanesi bağırdı:
-“ Kaça veriyorsun?”
- “Bir parça güven, bir tutam şevkat, bir torba dolusu güzel söz ve bir gelecek vaadi ile alabilirsiniz”
- “Öyle orada burada aramayın, aşk ayağınıza geliyor, bunu kaçırmayın, 100 % tatmin garantilidir”
Bedelini öğrenenlerden bir grup ayrılan oldu pazarcının başından, bir başka kadın, orta yaşlarında kederli bir ses tonu ile sordu:
- “Ya beğenmezsek, ya bozuk çıkarsa?”
- “Çıkmaz abla, bunlar 100% tatmin garantilidir, ayağınıza getiriyoruz, kaçmaz bunlar, altın fırsat, hayal ettiğiniz her şey, bugüne kadar arayıp da bulamadığınız, bedeli de yüksek değil, bunlar ömür boyu gider abla”
Önümde bir çuval duruyordu, bir adamın satılmaya konmuş aşkıydı, aşkını ortaya atmıştı, kim alırsa ona verecekti. İlk karşıma çıkan oydu, diğer çuvallar daha bir arka planda duruyordu, sanki bu eylem hoşlarına gitmiyormuş gibi, şartlar onları buna zorlamış gibi. Ama tam önümde duran çuval kendini ortaya atmıştı. Bağını çözdüm içine baktım. Gözlerim kamaştı. Amca doğru söylemişti. Ne hayal ettiysem onun içindeydi. Sıcaklık, güven, romantizm, sevgi, delilik, endam, tatlılık hepsi o çuvalın içindeydi. Gözlerim kamaştı, inanamadım. Bunun olabileceğine, hepsini bir anda aynı çuvalda bulabileceğime inanamadım. Uzun süre durdum çuvalın başında. Al beni al beni diye bağırıyordu sanki. Yanımda arkadaşlarım vardı, al diyorlardı bana, bir daha bulamazsın ve pişman olursun diyorlardı. Almayacaktım, gerçekten almayacaktım ama aynı zamanda çuvalın içinde içtenlik ve olgunluk da gördüm. Ve bir anda, başkasının almasından korkarak, eğildim kuşku dolu gözlerle çuvalı süzdüm, bana güven verici bakışlar attı, gözlerim doldu, inanamadım aradığım her şeyi o an bulduğuma. Karşılığında kalbimi ve ruhumu vererek… Tam ben giderken amca dedi ki:
- “Unutma kızım, beslemezsen açlıktan ölür”
- “nasıl besleyeceğim amca?”
- Her ögünde bir damla hayatından akıtacaksın içine” dedi Sanıyordum.Doğru pazarcı amcaya gittim. Olayı anlattım.Çuvalı çıkarırken hangi çuval olduğunu görünce birden sustu. “ O çuvalsa olmaz” dedi, “ O buraya nasıl karışmış bilmiyorum. Daha önce de canımızı yaktı bizim, satışlarımızı etkiledi. Onu postalamak için ayrı bir yerde tutuyorduk.”“ Nesi var amca bu çuvalın, en güzeliydi, bana en uygun olanıydı, gerçekti, nesi var amca?!!!” Sesim titriyordu. Amca da etkilenmişti, çok üzgündü, sorumluluk hissediyordu:Amcanın gözleri dolmuştu. Çok üzgündü ama yapabileceği bir şey yoktu. Hüngür hüngür ağlıyordum. Birden sustum, masumiyeti tüketilmiş gözlerimi çuvala diktim. Sonra amca ile kısık, titrek ve her an kopmaya hazır bir ses tonu ile konuşmaya başladım:Amca beni teselli edemeyeceğini anlamıştı ama yine de devam etti sözlerine: “ O çuval tükettiği yaşamlar ile yaşayan bir çuval, sen ne şekilde istiyorsan onu o şekilde olur. Her türlü olabilir, her şekle girebilir. Bu yüzden üzülmemelisin çok, çünkü kendini adadığın çuval aslında o değildi, o değişti bile. Görüp de aşık olduğun her şey, görmek istediklerindi. Ve gözün kör olduğu için değil sadece o kendini öyle gösterdiği için gördün onları. Onu bir sonraki alanın doğrultusunda, bambaşka biri de olacak bundan sonra, bu yüzden elinden geldiğince üzülme kızım.”Gözlerim yaşlı ayrıldım pazarcı amcanın yanından. Uzun süre öyle kalacaktım, biliyordum.
- “ Amca onu alırken büyük bir bedel ödemiştim. Güvenimi sammimiyetimi, umudumu, şevkatimi, ruhumu, kalbimi ve yaşamımı verdim. Bedeli çok daha azken… Fazlasını verdim amca. O da beni “bir parça güven bir tutam şevkat, bir torba dolusu güzel söz ve bir gelecek vaadi ile satın aldı. Kendi fiyatına beni aldı. Sonra ona sürekli hayatımdan damlattım, evet belki bazen yetişemedim ama amca fazla mı geldi ona bütün bunlar? Sadece bedelini olduğu gibi ödeyip, gitmeli miydim? Çünkü ona bütün hayatımı akıttım. Ve kendime bir şey kalmadı. Çok içim acıyor, canım yanıyor.
- “ Kızım o çok nankör bir çuvaldır. Diğer çuvallar buradalar çünkü hayatta umutlarını yitirmişler, aşkı bulmaktan ümidi kesmişler. Belki huzuru bulabilecekleri umudu ile kendilerini öylece ortaya atmışlar. Ama o çuval, o hep başkalarından bir şeyler tüketerek yaşayan bir çuval. O sadakat ve bağlılık dolu bir çuval değil. Sürekli birileri alsın diye kendini ortaya atan bir çuval sadece. Onun bir öğününü vermezsen, hırçınlaşır, bencilleşir, bütün ışıltısı söner. Bunu hemen de belli etmez. Oysa hiçbir çuval her öğün beslenemez çünkü kimsenin buna ayıracak vakti veya hayatı yok. O çuvala ne kadar bakım yaparsan yap, yapmadıklarını görür ve her şeyden seni sorumlu tutarak birdenbire simsiyah oluverir.”
- Gözlerim yaşla doldu.
- “ Kızım ücretini geri öderiz, 100% tatmin garantili...”
- Bir sabah uyandım, çok mutluydum. Çuvalın varlığı bile beni sevindirmeye yetiyordu. Bağını çözdüm, içine baktım. Simsiyahtı. Bütün ışıltılar yok olmuştu. Kendimi yere bıraktım, bedenim yerde kıvranıyordu, ruhum havada asılı kalmıştı. Inanamadım bunun doğru olduğuna, mutlaka başka bir şey olmalıydı. Başka bir açıklaması olmalıydı bu işin.
- Eve döndüm içini açtım. Gördüğüm her şey sonuna kadar doğruydu. Zamanla bazı pürüzleri olduğunu gördüm. Ama onlar bile güzel geliyordu bana. Ona her öğünde bir damla yaşamımdan damlatıyordum. Yoğun programım nedeniyle onu besleyemediğim zamanlar oluyordu ama o buna katlanabilir görünüyordu. O da hep beni beklemişti ve benim için her şeye katalanabilirdi.
- Seve seve kabul ettim, böyle bir çuval için her şeye değerdi.
Facebook Yorumları
Yorumlar (0)
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!