Stresi stres yapmak
Birçok yazı kitap ve fikir var stresli durumlarla nasıl baş edileceği konusunda. Ben bu konuda çok iddialı değilim. O tür durumlarda okuyacak gücü kendinde bulmak, uygulamaya geçirebilmek ve istikrarlı davranabilmek herkesin harcı da değil elbette. Benim ne katkım olur bu konuda diye biraz da alaylı bir düşünce zincirine kapıldığım anda fark ettim, stresli durumlarda ne yapılmamalı, ben biraz da bunu anladım. Bu konuyla ilgili düşünceleri kağıda dökmek belki biraz yön verir fikirlerime biraz içsel hale getirmemi sağlar ve belki benim gibi taş kafa olmayan bir iki insana fayda bile sağlar. İnsan stresliyken ne yapmamalı?
1) Yaşamayı ertelememeli: Bazen öyle büyüktür üstümüzde oturan fil devam etmek için biraz yükten kurtulmak ihtiyacı duyarız. O yükten kurtulmadan bir adım dahi atamayız. Fakat küçük küçük o yükleri atabilmeye başlamak için bile hareket etmek gerekir. Biz dursak da, hayat durmaz. Biz gücümüzü kaybetsek de yaşam bizden güç talep etmeye devam eder. Şu durmak yok mu, öyle bir enerji yayar ki bizden sevdiklerimize, dokunduğumuz her şeye; zehirdir adeta. Her şey bizden başlar, biz iyi değilsek kimse iyi olamaz. Çözüme odaklanmazsak kimse bizimle yol alamaz.
2) Çareyi destekleyici maddelerde aramak; alkol, sigara, v.s… “Çok stresliyim, ihtiyacım var” “Şimdi içmeyeceğim de ne zaman içeceğim” “Buna da dokunmayın, başka ne kaldı elimde” gibi birçok bahane bulmak mümkün. Aslında bırakmak istediğimiz alışkanlıkları bırakmak için daha uygun zaman olamaz. Stres kötü alışkanlığı tetikliyor, kötü alışkanlık ise yeniden stresi. Kısır döngüyü olumsuz yönde etkiliyor sadece. Biraz durup dikkat edince de kötü alışkanlığın etkisi geçince stresin etkileri değil azalmış, artmış oluyor. Üstelik başka duygusal durumları tetikliyor.
3) Zamanı makinesi talep edilmemeli: Ah o seler, salar… Zaman makinesi olsa sürekli hatalarımızı telafi edebilseydik çok hoş olurdu. İleriye gitmek yerine, geriye giden bir yaşam belki de daha az yıpratıcı olurdu. Bu işin felsefi boyutu çok derin, kim bilebilir ideal yaşamın ne olduğunu… İdealin yaşamak olduğunu… Gerçek olan bir şey varsa şimdilik geriye saramıyoruz. En azından ben saramıyorum. Elimde olan tek araç ileriyi daha çekilebilir kılmak.
4) Günah keçisi aramayın: Nefes alacak haliniz yokken toplumda aktif olarak yer almak zorundasınız. Belki iş, belki aile, belki sosyal sorumluluklar nedeniyle kabuğunuza çekilme lüksünüz yok. İnsanlarla aktif iletişim halinde olmak zorundasınız ve bu belki en son istediğiniz hatta yapamayacağınızı düşündüğünüz yegane şey. Bir kere rol kesmek zorunda değilsiniz, mükemmel görünmek zorunda değilsiniz, sürekli gülmek ve güçlü görünmek durumunda değilsiniz ama acınızın acısını başkalarından çıkarmamak durumundasınız. Herkesin bir hikayesi var, sizinki sizin başınızda diye daha zorlu ve acımasız değil. Ne var saymalısınız ne de kıskanmalısınız. Hayat döngüsü bu, kimin ne durumda olduğunu bilemezsiniz ve işin gerçeği şu ki sizin yüzünüz gülerken de başkaları ağlıyordu. Empati bile gerekli değil bu şartı sağlamaya, nötr olmak yeterli. Bilirim insan öyle bir acılaşabiliyor ki, bitter çikolata gibi acılaştıkça da daha sağlıklı hale gelmiyor ve bana kalırsa olabileceklerin en tehlikelisidir bu duygu durumu…
5) Kendine acımamak: En önemlisi bu… Öyle gururluyuz ki kimse bize acımasın istiyoruz ama acınacak halimize gülmek yerine kendimize gereğinden çok acıyoruz. Kendi gözümüzde kendi değerimizi böylelikle düşürüyoruz. Kendimize iyi davranalım dostlar. Kimse bizi beğenmek zorunda değil, saygı göstermek zorunda değil, değer vermek zorunda da değil. Biz zorundayız, kendimize o kadar da haksızlık yapmayalım. Başımıza gelenler, yaptığımız hatalar, yaşadıklarımız tarihin tekerrürü içinde o kadar küçücük kum taneleri ki… Hem çok küçüğüz hem de yeri geldiğinde sevdiklerimiz için her şeyiz ama kendimizi affetmeden, kendimize bir şans vermeden bu yolu yürümemiz çok zor.
Herkese şifalar diliyorum. Sevgiyle kalın…
Facebook Yorumları
Yorumlar (0)
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!