Popüler Yazılar

2020/3

Gülümsemek bedava diye bir söz var, hiç duydunuz mu? Peki, gülümsemek sizce hava su gibi bedava görünüp gerçekten de öyle olan bir davranış mıdır, yoksa gülümsemenin de bir bedeli var mıdır?

Ona gülümseyeni karşılıksız bırakmak istemeyen bir ortaokul öğrencisi karşısındaki 20lik delikanlıya kibarca davranıyor ama yanlış anlaşılıyor… O küçük kızı kahraman ablası uyarmasa belki yıllar sonra bunu anca öğrenecek…

Zıp zıp kanguru gibi neşe içinde ortamlarda var olan üniversite öğrencisi, çok mutlu diye çok güldüğü için sınıf arkadaşının ona uyuz olduğunu öğreniyor… Gidiyor ona soruyor: “evet, fazla gülüyorsun” diyor.

Hele ki yetişkincilik oynarken, iş dünyasında… En büyük bedeller de o zaman ödeniyor. Gülümseyen kişiye daha az saygı gösterebileceğine inanıyor çalışanlar.

Ama neden?

Dar görüşlülük mü? Görmemişlik mi? Cehalet mi? Gelenek mi? Görgü mü?

Adını tam koyamıyorum. Bizim eşsiz ülkemizi batılılaşmaya çalışırken batıdan alıp yapısına uygun gelmeyip ‘batı’rdıklarından biri mi yoksa bu da…

Yaşam denilen yolculuğumuzda çevremizdeki diğer canlara daha saygılı, daha sevgi dolu ve daha empatik olmamızı sağlayacak yegane şey ego törpülenmesi iken bu gülümseme düşmanlarının hayatımıza sağladığı katkı tam da bu… Egomuzu törpülüyorlar, daha iyi bir insan olma yolunda adım attırıyorlar… Biz gelişirken onların içi boş, kişiliksel veya kalite olarak (hiç kullanmayı sevmediğim bir kavram fakat şu anda daha iyisini bulamıyorum ifademde) karşılığı olmayan egolarını şişirmeleri belki de bir denge sağlıyor…  Fakat şundan eminim ki evren her zaman ekilenleri biçmeye gelir. Adalet –çoğu zaman öyle görünmese de- yerini her daim bulur.

Bu yüzden bedeli olsa da gülümsemek bedavadır diyorum. Bırakmayalım gülümsemeyi, trafikte yol verdiğimiz kişinin teşekkür gülümsemesini karşılıksız bırakmayalım. Acı çeken, kafası karışık yorgun kişilere gücümüz varsa bir gülümsemeyi çok görmeyelim…

Vesaire vesaire.

 


2020/4

Psikanaliz narsizmi besler mi? Yine ne diyor bu deli dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ne yapayım beynim kelimeleri işleyen bir tığ gibi beklenmedik yerlere götürüyor hayatın yünlerini smile Yani daha doğrusu insanın kendini anlama, kendisini kendi yapan yolcuğunda etkili olan travmaları, eksilerinin artılarının dayandığı sebepleri araştırma yoluna girmesi hatta daha da ileri giderek kişisel gelişim yolcuğuna adım atmasını sağlayan tüm girişimlerin böyle bir etkisi var mıdır?

Bir adım geri atalım…

Büyük aileleri düşünelim, mafya ailelerini, aşiret ailelerini, multi-milyar mirasa doğmuş aileleri, ünlü aileleri… Bu ailelerde dışarıdan her zaman öyle görünmese de birey önemli değildir, bütündür önemli olan. Topluluktur, gruptur… Birey ise bütünü oluşturan parçalardan biri olma yolunda önemlidir, vazgeçilmezdir ama hiçbir zaman başrol oyuncusu olamaz. Bu tür topluluklarda bireyselcilik, tekeycilik, içe dönme, düşünme-araştırma-geliştirme narsistik bir uğraşa döner. Bu uğraşlar ise kendi varlığının yıldızı olabilmeyi sağlar. Bu gruplarda entelektüel uğraşlar istenilen yol değildir;  pragmatik uğraşlar, ortak inançlar, geleneklerdir süreklilik için gerekli olan. Sadece tek kişi değil, hiç kimse başrol oyuncusu değildir hatta hiç kimse travmalarının bile yıldızı olamaz. Hepimiz şu cümleyi duymadık mı:” Bizim zamanımızda hiç böyle olabilir miydi? Tokatı yerdik babamızda kendimize gelir, ayarlarımız düzelirdi”.

Bana kalırsa bu anlayış neslin devamı için savunma mekanizması olarak gelişmiştir. Neslin devamı için entelektüel uğraşlar tehdit oluşturur… Yaşam kalitesi düşük olsa da kantitesi yüksek olsun ister neslin devamını getirmek için yırtınan bilinçaltı-dışı-ortası-üstü-içi-dışı…


Marinasyonu aylar öncesinden başlayan bir 4 temmuz yazısı

Çocukluğu boyunca ben büyümek istemiyorum demiş olan ve mizacı anime ölçüsünde çocuksu biri olsam da ben hiç çocuk olmadım. Kardeşlerim gibi. Biz hep dünyanın yükünü omuzlarımızda hissetitk daha on yaşına gelmeden kendi yemeğimizi temizliğimizi yapmayı duygusal sorumluluğumuzla birlikte annemizin duygusal sorumluluğunu taşımayı biliyorduk. Bizi çok güçlü yetiştirdi. Ona şüphe yok. Ama hala bu yaşımda bu mesleğim ve bu vicdanımla sızlanan şikayet eden insanları anlamakta güçlük çekiyorum ve sinirimi bozuyor. Bu insan nasıl bir çocuk yetiştirecek diye düşünüveriyorum. Fakat farkındalık sağ olsun diyorum ki o sen değilsin çocukluk yüklerinle başkalarına yaklaşma ve bil ki herkes için güçlü olmak metanetli olmak gerekli değil. Onun senin savunma mekanizman ve herkes için gerekli degil. Senin en güçlü ve en zayıf noktan bu iste...Hayat bazen bizi zayıf noktalarımızla hoşlanmadıklarımızla veya bizden hoşlanmayanlarla sınar. Bazen de dostluklarımizla en sevdiklerimizle... Çünkü onlara karşı olumsuz bir düşünce taşımak çok ağırdır. Kafamızı en çok mesgul eden de onlardır. 'Ben'den ayrı gördüklerimiz için harcanan beyin mesaimiz sınırlıdır ve kendimizden mesafeleri arttıkça da gitgide azalır. Kendimizden gördüklerimiz asıl zorlar bizi. Bunu neden yaptı bunu neden söyledi neden böyle düşündü diye diye hamsterlar koşar durur beynimizde. Zamanla öğrendim ki kendimden gördüklerim benden ayrıdır. Benim gibi düşünmek benim gibi tepki vermek benim gibi hissetmek zorunda değiller. Mesela bilirim ki bir dostum gergin olduğunda sinirli olduğunda kafası dolu olduğunda mesafe ister ve hazır olduğunda gelir bana gücenmeden ihtiyacı olan kilometreleri ona veririm. Bir başka dostum ise böyle hissettiğinde soğuk davranır gibi görünür ama bilirim ki o iş başkadır asla aldirmam. Hep yetişkin bir çocuktum yaşımdan çok olgun ve hep çocuk bir yetişkindim bunca yasanmışlığıma rağmen güvenini ve inancını asla yitirmeyen... Hiçbir zaman çocuk olmadım bu yüzden de hep çocuk kaldım. ben böyle geldim böyle giderim. Elbette çok değiştim çok geliştim fakat özümü yitirmeyi asla kabullenmedim. Benim de ciddi travmalarım kriterlerim doğrularım yanlışlarım var ama sevdiklerimi mümkün olduğunca oldukları gibi kabul ediyorum ve onları tutuyorum hayatımda çünkü biliyorum bütün bunlar onlar için de var bu yüzden empati ve "compromise" bir yaşam biçimi benim için... ezik olduğum için değil, gelişimimi tamamlamadığım için değil sevdiklerimin bana zarar vermeden hayatımda kalabilmesi için ihtiyacım olan bu olduğu için. Kendimi tanıdığım için... Neye ihtiyacım olduğunu bildiğim icin. sevgimi hak etmediğine inandıklarım zaten siliniyor gidiyor hayatımdan. Üstelik kolaylıkla... Bu silme sürecinde ise kendimi kaybetmemiş oluyorum. Bir de ölüm yüzünden.. hatalar da yapsalar sevdiklerimi kalbimde, içimde yitirmek zamanımı kızgınlıkla geçirmek istemiyorum affediyorum onları çünkü ölümün farkındayım.