Tıp bayramı mı? Hmmmmm
Bugün size %100 yanlı bir yazı yazmaya geldim. Çünkü ben bugün Tıp bayramı olduğunu unuttum… Ha deli gibi kutlanan bir gün mü? Hayır. Üniversite bittikten sonra çalıştığım ve eğitim gördüğüm kuruluşlarda ya kutlanmadı ya da o üniversite yıllarındaki tadı vermedi… Hem eskisi gibi değildi, hem de biz eskisi gibi değildik. Fakat tıp bayramı yine de unutacağımız bir gün değil, doğum günümüz gibi hatırladığımız bir gün… Neden mi? Tıpla biz yeniden doğduk. Bazı meslekler vardır, kişiyi ele geçirir, yapısını kişiliğini ona göre yönetir. Tıp bunlardan biri… Bazılarımız bu kimlik içinde kaybolmaya ve hayatının en odağı yapmaya hazırken bazılarımız kendilerimizi bu meslekle tanımlamamak, “olduğum kişi değil, yaptığım iş bu” diyebilmek isteriz. Eğilimimiz ne yönde olursa olsun bizler doktor olduğumuz an, daha çok da tek başımıza bu meslekte kaldığımız an bu mesleğin “olduruculuğunun” farkına vardık. Ve inanın çok yalnız kaldık. Birden baktık ki dımdızlak ortadayız, hoca yok, insani koşullar yok, saygı yok, arkamızda duran kimse yok… Bu durumun bir diğer adı; mecburi hizmet… Yalnızlığımızın ilk farkına vardığımız an… Çünkü bizi, sizler sevmiyorsunuz, devlet sevmiyor, diğer meslek grupları sevmiyor, biz birbirimizi sevmiyoruz… Koca bir yalnızlık…
Öncelikle şunu bilmenizi isterim, doktorların büyük çoğunluğu idealistik olarak giriyor bu işe. Hele ki bizim kuşak doktorlar… Arada kalan… Eski jenerasyonun motivasyonlarını tam olarak bilemiyorum, yeni kuşak ise mutlaka rahat bölüm istiyor, bu nedenle eskiden puanı yüksek olan yoğun bölümlerde yerlerde sürünüyor… Herkese de hak veriyorum, çünkü biliyorum, kolay değil. Ama bizim kuşak, biz gözümüz kapalı girdik bu işe. İnsanlara yardım edecektik, bilimde ilerleme yapacaktık… bla bla bla… Hele ben, idealizmin de idealisti, bir ders kaçırmadım üniversitede olur da eksik bir şey öğrenirim de birine zarar veririm diye… Cahil idealist J İnsan her şeyi gerçek anlamıyla tek kalınca anlıyor. Yeni kuşak bunun farkında, biz ise şapşal idealistlerdik. Statü için de istemedik bu mesleği, doktor statüsü eski kuşaklara ait olan ve orada bitmiş olan bir durumdu. Para için istemedik. Doktorlar sizin hayal ettiğiniz gibi para kazanmıyor. Bu ülkede para kazananlar tüccarlar, mankenler-futbolcular, ünlüler… Ama kalkıp da onları darp edip senin maaşını ben veriyorum demiyorsunuz… Onların kazandıkları sizi rahatsız etmiyor…. “Ayyyy ne tatlış olmuş” veya “çok iyi transfer oldu süper bir oyuncu” diyorsunuz… Ne kadar yalnız olduğumuzu anlatabiliyor muyum?
Sonra uykusuzluk… Ne oluyor biliyor musunuz? Senelerde her gece en az 3-4 kez uyanınca bu hayat boyu devam ediyor. Biz çoğunlukla deliksiz uyku bilmeyiz. Her gece en az 3-4 kere uyanırız biz. Uykusuzluk çeken bilir… sonra da ertesi gün devam ederiz ve bu böyle gider.
İnsanlar bizden her şeyi bekler. Sevgi, şefkat, güler yüz, mucize… Her şey iyi giderse Allah yardımcı olmuştur, en ufak bir terslikte yardımcı olmak için kendini paralayan o doktor, deccal olur.
Bakın arkadaşlar, biz de insanız. Belki bir gün robot teknolojisi yerimizi alacak ama şimdilik insanız. Biz her koşulda işimizi layığıyla yapmaya devam ediyoruz ama unutmayın ki biz de acıkırız, biz de üzülür kırılırız, korkarız, kızarız, tehdit edilince umutsuzlaşırız… Eğer bizi çok uzak görüyorsanız kendinize, çok suratsızsak, gıcıksak bunu siz yaptınız… Devletimiz yaptı. Doktor düşmanlığı modası da son gaz sürüyor… Arkadaşlar bizi rencide etmek için yanımıza gelmeyin lütfen. Sevmiyorsanız gitmeyin, konuşmayın… Üzgünüm bu böyle, biz de insanız.
Ben idealistlerin en idealistiydim. Konuşmaya başladıktan kısa bir süre sonra ben doktor olacağım dedim. On yaşından sonra bir de yazar olmak istedim, doktor-yazar olacağım dedim. Gözlerim doluyor bunları yazarken ama yazmak zorundayım, galiba pişmanım… Ben okuldayken sözel dersleri hep daha iyi olan bir çocuktum, Türkçeyi sonradan öğrenmeme rağmen en iyi dersim edebiyattı, müziğe ilgim vardı, sayısal derslere yeteneğim daha azdı başarım daha azdı sosyale kıyasla ama Tıp bir aşktı ve peşinden koştum. Başarabilmek için her şeyimi verdim. Şimdi diyorum ki keşke yazar olsaydım. Bir durup düşünün lütfen: Benim kadar idealist, paraya zarar verici ve yanlış ölçüde değer vermeyen, hırslı, başarı odaklı, inatçı, her şeyden çok merhametli biri bu hale geldiyse… Siz ne yapıyorsunuz?? Allahaşkına ne yapıyorsunuz…
Ben bayramımız olduğunu unuttum bugün, çünkü kutlanacak bir şey kalmadı. Fakat bizim merkezimize işlenmiş olarak sorumluluk anlayışıyla tam gaz yılmadan devam ediyoruz, edemeyecek duruma gelene kadar.