Popüler Yazılar

Aşk tanrıçaları

Aşk için savaştığım meydanlarda kalbimi en büyük silahım -kılıcım- olarak kullandım hep, hayallerimi de kalkan… İstedim ki hep kalbimi son zerresine kadar paylaşayım ama hayallerimle ördüğüm kalkan sayesinde en büyük hayalkırıklıklarına hazırlıklı olayım. Plan öyle yürümedi. Kılıcım o kadar çok kırıldı, kalkanımı da yere attım gittim. Ve şimdi bu yaşımda, bu gücümde ve katettiğim bu kişisel gelişim yolculuğumun bu noktasında hayattaki en büyük korkum, ve tek gerçek korkum maalesef kalbimin kırılması olmuş. O cesur kız, kalbini hep öne atan kız gitmiş, korkak kalbini sakınmaya çalışan bir kız gelmiş. 


Üç ay

İnsan evrimi çok farklı boyutlarda gerçekleşmiştir. Fiziksel evrimi-endüstriyel evrimi-teknolojik evrimi derken bir noktada çok büyük bir zıplama ile bir anda ulaşılmaz hale gelmiştir. Yıllar yıllar yüzyıllar sürse de yine de “bir anda” hayal gücüyle-zekasıyla-sosyal yetenekleri ile bambaşka bir konuma oturmuştur. Öyle ki grandiyöz sanrıları ile kendini en muhteşem zannedecek duruma gelmiştir. Benim fikrimce de internetin çıkmasıyla insanda “ruh evrimi” meydana gelmiştir. Evrim iyi ya da kötü bir olgu değildir, sadece olan bir şeydir. İyiye gidiş anlamına gelmez. Ruh evrimi de kanımca iyiye gidişe kesinlikle vesile olmamıştır. Bugün gök tarihinde önemli bir günmüş. Hem mavi ay, hem tam ay tutulması hem de süper ayın bir arada görüleceği nadide bir günmüş. Benim aklıma Haruki Murakami’nin dünyalarından birini getirdi. Hayal gücü bence evrimin getirdiği iyi şeylerden biri… Haruki de bunun çok güzel örneklerinden biri. Çok yakınımda da çok güzel bir örneği var ama o başka bir yazının konusu…

Haruki diyorduk, Murakami de J Onun 1Q84 romanındaki 2 ayı getirdi aklıma bu durum… “Aslında” hayatımızdaki her şey değişiyor… Hani yüzyıllar süren evrim aslında “bir anda” her şeyi değiştirdi ve insanlığı kibir tahtına oturttu ya, günümüz siyasetinde coğrafyasında yani hayatımızda her şey değişiyor ve tasavvur edemediğimiz üçüncü bir evrim zıplamasına doğru gidiyoruz. Haruki’nin dünyasında bu değişim ikinci ayın belirmesiyle kendini dışa vurdu. Herkes göremedi belki ama bir belirtisi vardı. Bugün aynı günde aynı gökte yaşanacak olan bu üç ay durumu da yaşadığımız akıl almaz gelişmelerin bir dışa vurumu olsa da, değişeni bir kez de görebilsek, hoş olur muydu? Olmaz mıydı? Bunlar sadece bilim dediğinizi duyar gibi oluyorum… Hayal gücü evrimin getirdiği en güzel şeylerden biri iken varsın saçmalayan ben olayım. J


Temizlik

Hayatımın 33. bininci kilometresinde yaşantımı bakıma almaya başladım. Bence bu bakım için ne geç oldu, ne de erken, tam zamanıydı. İlk önce kendimi tanımakla başladım işe, sınırlarımı öğrendim, eksiklerimi, artılarımı öğrendim verebileceklerimi ve alabileceklerimi bununla sınırlı tutmaya başladım. Sonra çevremi tanımaya çalışmakla devam ettim bakıma. 


Aynı mı? Farklı...

Ben hayatımın büyük bölümünde insanları aynı zannettim. Bu hem naiflik idi, hem de ben merkezcilik. Aynı olmadığımızı hissettiğim her an ben merkezimle davranışlarını kendi doğrularıma oturtmaya çalıştım. Uymayınca da varoluşumdaki derin empati ve özeleştiri yeteneği ile kendimi yanlış, onları doğru gördüm. Aslında durumun farklı olmak olduğunu komik bir şekilde çok zor çözdüm. Komikliklerim çoktur.

Mesela ben hep duygularımı ve düşüncelerimi belli etmenin doğru olduğuna inandım hatta üzerinde düşünmedim içimden geliyorsa, dışıma da çıkmalıydı. Karanlıkta kalmayı sevmediğim için kimseyi karanlıkta bırakmak istemedim. Göremedim ki karanlıkta bırakanlar o gizemi istedi. Kendileri farklı olduğu için karanlıkta bıraktılar. Oysa ben hep bilmek istediğim, bilmemenin en kötü haberden daha kötü olduğunu düşündüm. Başkalarına da bunu uyguladım. Biraz yanıldım. Etrafa dağıttığım net bilgiler bana geri dönmeyince tahmin yürütmek zorunda kaldım. Yine komikliğim saolsun bu tahminler hep en iyimser en iyi niyetli tahminler oldu. Bir kez daha yanıldım.

Mesela ben düşündüğüm yaptığım her şeyi analiz ettim. Niye yaptım, egom muydu beni yönlendiren yoksa içimdeki gerçeklik miydi? Bunları düşündüm. Birilerini kırdığım zaman gecelerce uykusuz kaldım çoğu zaman gereksiz yere geri adım attım. Çünkü madem ki biz aynıydık ve onlar haksız değildi, mutlaka ben olmalıydım!?? Gönül almanın öfkeyle yaşamaktan daha huzurlu olacağını hissettim,  kin beslemedim. Karşımdaki de öyle yaptı sandım, öyle ya biz aynıydık… Mesela ben aşk dünyasında gizemli, peşinden koşulan kadın olamadım. Aşkta mantığın, statejinin yeri yoktu, karşımdaki de bunu yapacaktı ve böyle olduğum için beni takdir edecekti. Hahahaha.. Ne komik kızmışım ben. Gönül işlerinde o kıvılcım ya ilk görüşte vardı, ya da yoktu. Olmayanı oldurmaya çalışıp çıkar elde etmek, yalnızlıktan uzaklaşmak aklıma bile gelmedi. Olduğu zamanda kaybetmemek için çaba sarfetmek… ilk görüşte aşk olur mu dediklerinde, ikinci görüşte aşk olur mu dedim? Buna ilk tanışma demek daha doğru olur elbette. Bana öyle geldi ki  ikinci görüşte aşk diye bir şey yoktur. o olsa olsa mantıktır. Olmasını istediğin insanı karşındakine uyarlamaya veya karşındakini kalıplarına uyarlamaya çalışmaktır. Yine hata ettim;

Baktın ki karşında hissettiğin duygunun tercümesi yok, çekip gitmektir doğru olan. Artık bunu yapabilecek olgunluktayım en azından. Şunu da biliyorum artık en yalnız anım bile karanlıkta olduğum, kendimi yitirdiğim içimden geldiği gibi davranamadığım durumdan çok daha iyidir.

Kendimi ben herkesle aynı zannettim, bu yüzden farklı olmanın güzelliğini gözden kaçırdım ama en azından her an düşünüyorum, her an kendimle beni olduğum gibi görebilenlerle daha iyiyim.




Bilgi

Bilgi insanı yorar. Düşünmesi gereken, analize tutması gereken faktörlerin sayısı arttıkça beyin yorgunluğu da artar. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın misali insanın bilmediği de ona zarar veremez gibi bir mantık bu yorgunluğu önleyebilir… gibi gözükür. 

Bana inanın, karanlıkta kalmak insanı çok daha fazla yorar.